
Ayet-i Kerime
فَمَنْ تَابَ مِنْ بَعْدِ ظُلْمِه۪ وَاَصْلَحَ فَاِنَّ اللّٰهَ يَتُوبُ عَلَيْهِۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
"Kim yaptığı haksızlıktan sonra tövbe eder halini düzeltirse; şüphesiz Allah onun tövbesini kabul eder. Çünkü Allah bağışlayan merhamet edendir.( Mâide - 39)
Hadis-i Şerif
Resulullah (S.A.V.) Buyuruyorlar ki:
· Allah Rasulü Hazret-i Muhammed (SAV) Kim muktedir olduğu halde tevazu maksadıyla (Allah için) (kıymetli) elbise giymeyi terkederse Allah kıyamet günü onu mahlukatın başları üstüne çağırır ve dilediği iman elbisesini giymekte onu muhayyer bırakır. (Tirmizi Kıyamet 40)
.......
"Her kim ki dört hasleti kendinde toplarsa, dünya ve ahiret hayatını toplamış olur. Bu dört haslet :
1-Şükredici kalp,
2-Zikredici lisan,
3-Orta derecede bir ev,
4-Saliha bir kadına nail olmak"
........
Kelâm-i Kibar'dan...
"Fıstık misali; kendisinde bir iç var olduğunu zanneden kimse,
soğan gibi hep kabuk çıkar"
Şeyh Sadi (K.S.)
........
"Zühd üç harftır."
(Z) Harfi: Dünya ziynetini terketmek.
(H) Harfi: Nefsin hevasını, yani dünya arzularını terketmek.
(D) Harfi: Dünyayı toptan terketmektir.
Süfyan İbn-i Uyeyne (Rahimehumullah)
..........................
· بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Salâten Tüncinâ-Salât-i Münciye
(Allahümme sallı alâ Muhammedin (ve alâ âl-i Muhammedin) salaten tüncina biha min cemil-ehvâli ve-âfat. Ve takdilena biha cemial-hacat. ve tütahhirünâ biha min cemiisseyyıât. ve terfeunâ bihâ âledderecât. ve tübelliğüna bihâ eksal-ğayat, min cemiilhayrâti fil-hayâtı ve bâdel-memat. Hasbünallâhu ve ni’mel vekil ni’mel Mevlâ ve ni’mel-nasır.)
Seyyidül-İstiğfar Duası
اَللَّهُمَّ أَنْتَ رَبِّي لاَ اِلَهَ اِلاَّ اَنْتَ خَلَقْتَنِي وَأَنَا عَبْدُكَ وَاَنَا عَلَى عَهْدِكَ وَوَعْدِكَ مَا اسْتَطَعْتُ ✪ اَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ أَبُوءُ لَكَ بِنِعْمَتِكَ عَلَيَّ وَأَبُوءُ بِذَنْبِي فَاغْفِرْ لِي فَإِنَّهُ ✪ لاَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ اِلاَّ أَنْتَ
Şeddad bin Evs’den (R.A.) rivayete göre Nebiyy-i Ekrem (S.A.V) şöyle buyurmuşlardır:
“Allahumme ente rabbî lâ ilâhe illâ ente halaktenî, ve ene abdüke, ve ene ala ahdike, ve va’dike, mesteta’tu. Eûzü bike min şerri ma sena’tü, ebûu leke biniğmetike, aleyye ve ebûu bizenbî fağfirli feinnehu la yağfirüzzünûbe illâ ente."
“Ya Allah (C.C.)! sen benim Rabbimsin. Senden başka ilah yoktur. Beni Sen yarattın, ben senin kulunum, ben iman ve ubudiyyetimde gücüm yettiği kadar Senin ahd’ü misakın üzereyim. Ya Rabbi (C.C.)! Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırım: Ve Senin bana inam ve ihsan ettiğin nimetleri ikrar ve itiraf ederim. Kendi kusur ve günahlarımı da ikrar ve itiraf ederim. Ya Rabbi (C.C.)! Sen beni afv’ü mağfiret eyle. Zira Senden başkası günahları afv’ü mağfiret edemez.”(*1)
Bir kimse bu Seyyidül-istiğfarı ihlas ve yakin itikadıyle gündüz okur da o günde akşam olmadan evvel vefat ederse o kimse ehl-i cennettendir. Ve eğer bu duayı yakin itikadiyle gece okur da sabah olmazdan evvel vefat ederse yine ehl-i cennettendir.” Yani cennete ilk girecekler ile cehennemi görmeksizin ol kimse cennete dahil olur, demektir.
Bu duanın hulasa-i meali: “Ya Rabb (C.C.)! Ben cürm’ü kusurlarımı itiraf eylerim, tevbe ve istiğfar ederim, nimetlerinin şükründen acizim, beni afv’ü mağfiret eyle”, demektir.
(*)Buhari Deavat, 1; Tirmizi, Deavat, 15; Nesei, İstiaze, 57; İbn Hanbel, Müsned, 4/122
............................
Sıkıntıya Düşen ve Hakim Karşısında Okunacak Dua
“Ya latîfen bi halkihi, Yâ Alimen bi halkıhı, Ya Habiren bi halkihi, ultuf bina Ya Latîfu, Ya Âlîmu, Ya Habîru veya men teleccemel mütekebbirine bilicami azâmetihî sellim sellim yâ hâfız.”
.................
Peygamber Efendimiz (SAV) Ben bir söz bilirim ki, büyük bir üzüntüye, sıkıntıya düşmüş bir kul söylerse, Allah-ü Teala (C.C.) ona muhakkak bir çıkış yolu açar. Bu, kardeşim Yunus’un (A.S.) sözüdür: Karanlık içinde kaldığı vakit:
لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنْتَ سُبْحَانَكَۗ اِنّ۪ي كُنْتُ مِنَ الظَّالِم۪ينَ
“Lâ ilâhe illâ ente, sübhaneke inni küntü minezzalimin.”
“Senden başka ilah yoktur. Seni tenzih ederim, muhakkak ki ben zalimlerden oldum.” demişti.”
(*2) Tirmizi, Deavat 81; Enbiya Suresi Ayet-87
.........................
“Allah-ü Teâla (C.C.) buyuruyor: ‘Ümmetine söyle! On defa sabahleyin
“Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah”
“Güç ve Kuvvet Ancak Allah'a Mahsustur” desinler, on defa akşamleyin, on defa da yatarken. Yatarken demeleri mukabilinde dünya belaları onlardan def olunur. Akşam demeleri mukabilinde şeytanın tuzaklarından kurtulurlar. Sabahleyin demelerine mukabil gadabımdan mahfuz kalırlar’.” (*3) Tuhfetu’z-zakirin, 197
..........................
Nebî ve Talep Duası – (Hızır (A.S.) Duası
“Bismillahi rabiyellahi, hasbiyellahi, tevekkeltü alellahi ve feveddu emrî ilellâhi ve atesemtu bi hablillâhi maşâallahu lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahil aliyyil azîm.”
Kehf Sûresi (45 - 49. Ayetler)
(45) Onlara dünya hayatının örneğini de ver: O gökten indirdiğimiz bir su gibidir; yerdeki (onu emen) bitkiyle karışmış, sonra (zamanı gelince) bitki rüzgârın savurduğu çerçöp haline gelmiştir. Allah, her şeyi yapabilecek güçtedir.
(46) Servet ve oğullar, dünya hayatının süsüdür; kalıcı olan iyi davranışlar ise rabbinin nezdinde hem sevapça daha hayırlı hem de ümit bağlamaya daha lâyıktır.
(47) (Düşün) o günü ki dağları yürütürüz, yeryüzünü dümdüz görürsün. Onları da (dirilttiklerimizi) hiçbirini geride bırakmaksızın mahşerde toplamış olacağız.
(48) Artık hepsi sıra sıra rabbinin huzuruna çıkarılmışlardır (onlara): "Andolsun ki sizi ilk defasında yarattığımız gibi (tek başınıza) bize geldiniz. Oysa size asla bir buluşma zamanı tayin etmediğimizi sanmıştınız."
(49) Artık kitap (amel defteri) ortaya konmuştur; suçluların, onda yazılı olanlardan korkuya kapılmış olarak, "Vay halimize! Bu nasıl kitapmış! Küçük-büyük hiçbir şey bırakmaksızın hepsini sayıp dökmüş!" dediklerini görürsün. Böylece yaptıklarını karşılarında bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye haksızlık etmez.
Furkân Sûresi (63 – 77. Ayetler)
Rahmân’ın Has Kulları)
(63) Rahmân'ın has kulları yeryüzünde vakarla yürüyen, cahiller onlara laf attığı zaman, "selâm" deyip geçen kullardır.
(64) Gecelerini rablerine secde ederek, huzurunda durarak geçirirler.
(65) "Ey rabbimiz" derler; "Bizi cehennem azabından uzak tut; çünkü onun azabı bitip tükenme bilmez.
(66) O cehennem ne kötü bir yerleşme ve kalma yeridir!"
(67) Yine o iyi kullar, harcama yaptıkları zaman ne saçıp savururlar ne de cimrilik ederler; harcamaları bu ikisi arasında mâkul bir dengeye göre olur.
(68) Onlar, Allah ile birlikte başka bir tanrıya tapmazlar; haksız yere, Allah’ın dokunulmaz kıldığı insan hayatına kıymazlar, zina etmezler. Zira (bilirler ki) bunları işleyen kimse cezasını bulacak.
(69) Kıyamet gününde ona azabı kat kat verilecek ve alçaltılmış olarak o azap içinde ebedî kalacaktır.
(70) Ancak tövbe edip inanarak erdemli işler yapanın durumu başkadır; Allah böylelerinin kötü hallerini iyiye çevirecektir. Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.
(71) Evet, kim tövbe edip erdemli davranırsa bu durumda gerektiği şekilde Allah’a yönelmiş olur.
(72) Yine anılan o iyi kullar, asılsız şeylere şahitlik etmezler; boş ve mânasız davranışlarla karşılaştıklarında onurluca çekip giderler.
(73) Kendilerine rablerinin âyetleri hatırlatıldığında o âyetler karşısında körler ve sağırlar gibi bilinçsizce davranmazlar.
(74) Onlar, "Ey rabbimiz!" derler, "Bize mutluluk getirecek eşler ve çocuklar bahşet; bizi günahtan sakınanlara öncü yap!"
(75) İşte bunlar, zorluklara katlanmalarının karşılığı olarak cennet konağıyla ödüllendirilecek, orada sağlık ve esenlik dilekleriyle karşılanacaklar.
(76) Orada sonsuzca yaşayacaklar. Ne güzel bir yerleşme ve kalma yeri!
(77) De ki: (Ey insanlar!) "Kulluğunuz ve niyazınız olmasa Allah size ne diye değer versin! (Ey inkârcılar!) Siz O’nun dinini yalan saydığınız için bunun günahı artık yakanızı bırakmayacak!" |